Hayatımız, ana karakteri benliğimiz olan bir film şeridi, dinlediğimiz her şarkı da hayat filmimizin soundtracki gibi. Müzik her seferinde farklı karaktere bürünüyor hayat denilen süreçte, bazen zamanın içinden çıkıp hayatınıza girdiği kareyle inanılmaz uyumlu oluyor. Bazen bundan da ötesi oluyor, kendisi bir kare yaratıyor ve siz o karede ana karakter oluyorsunuz. Ama en ilginci konserler, çünkü konserler içinizdeki duygu dalgalarını yüzlerce insanla beraber kıyıdaki kayalara çarpabildiğiniz nadir zaman süreçlerini yaratırlar ve bu sahnelerde ana karakter siz değil, müziktir.
Nightwish, müziğin en güzel karaktere büründüğü gruplardan biri, kırılgan, gergin, duygulu, mutlu, üzgün, kızgın, sakin ve okyanusta kopan bir fırtınanın ardından bulutların arasından süzülen güneş ışıkları gibi güzel. Müziğin büründüğü bu karakter Nightwishin, dalgalı okyanus resimleriyle bezenmiş, sağ tarafında kocaman bir çapa, sol tarafında da üzerinde Ocean Soul yazan bir teknenin bulunduğu muhteşem bir sahne dekorasyonla ifade ediliyor. Bunun yanında yapılan ateş şovları, yağdırılan konfetiler, temayla uyum sağlayan sıkça kullanılan mavi ışıklandırma ile bir ruh gibi müzik sahneye oyununu oynamaya geliyor. Önce bir Hans Zimmer klasiği Crimson Tide soundtrackinden notalara bürünüyor. Daha sonra muhteşem bir outroya sahip olan 7 Days To The Wolvesa dönüşüyor, The Sirenda bizi notalarıyla büyülüyor, kızgınlığını Romanticidela gösteriyor. Outrosunun değiştirilip Walking In The Airin solosuyla birleştirildiği Dead Boys Poem ve ardından gelen en vurucu, en dürüst parça olan The Poet and The Pendulumla ruhunuzun en derine iniyor ve utanmadan bir oyuncak gibi oynuyor onlarla. Nemoda ambiyansa bir de düşen kar tanelerini ekliyor, Marco Hietalanın su gibi akan vokalini kullanarak The Islanderla deniz serinliğine dönüşüyor, aslında bir b-side olan ama albümdeki hiçbir şarkıdan geri kalmayan bir orkestra girişine sahip olan Escapistle karakterize olmaya devam ediyor. Sahnedeki 4 Fin ve 1 İsveçliyi bir kukla gibi kullanıyor hayat bulabilmek için, onlara çalmalarını emrediyor, bize de hissetmemizi. Ghost Love Scoreda saçlarınızla oynuyor, nefesinizi kesiyor. Ve tekrar sessizliğe dönüşmeden önce Wish I Had An Angella son bir fırtına koparıyor ve hayatımızın başrolunü tekrar bize devrediyor.
Konserler ilginçtir, çünkü hayatınızın kontrolü, duyularınızla hissedebildiğiniz ama ne olduğunu bilmediğiniz, size ne yapacağından, nereye götüreceğinizden emin olmadığınız bir ruhun elindedir ve bu size iyi hissettirir. Tekrar hayatın ve gerçekliğin başrolüne geçmek ve kontrolü sağlamak ise en zorudur ve konser alanının kapılarından geçerken bir kaç kez derin nefes almanıza sebep olur...
Setlist:
1. Intro (Crimson Tide)
2. 7 Days To The Wolves
3. The Siren
4. Amaranth
5. Romanticide
6. Dead Boys Poem / Walking In The Air
7. The Poet And The Pendulum
8. Sahara
9. Nemo
10. The Islander
11. Escapist
12. Dark Chest of Wonders
-
13. Ghost Love Score
14. Wish I Had An Angel
|